Ermeni komitecilerinin yayınlamış oldukları tarihi nitelikteki bir yönetmelikte özetle şöyle diyordu: “Silaha ihtiyacı olan şahıs evvela güvendiği birinden en iyi cins silahın hangisi olduğunu sorar; kuşkusuz Avrupa yapısı en iyileridir. Ancak bunun bize yararı olmaz. Bu silahlar sağlansa da mermilerini bulamayız. Rusya’nın silahlarına nazaran Türkiye’nin halen kullandığı mavzer tüfeği en iyisidir. Biz eski silahlarla yeni silahlara karşı savaşarak başarılı olacağız. Rusya’da birkaç silah fabrikası vardır; Türkiye’de ise hiç yoktur. Bu nedenle silah bulunmasında Rus Ermenileri Türkiye’deki arkadaşlarına yardım ve aracılık yapmaya zorunludur”[1].
Yönetmeliğin devamında, köy ve kasabalar esas alınarak teşkilatın nasıl kurulacağı açıklanmakta, baskınların nasıl yapılacağı, ikmal yollarının nasıl kesileceği ve katliamın nasıl gerçekleştirileceği en ince ayrıntılarına kadar izah edilmektedir[2]. ''I. Dünya Savaşının ayak sesleri duyulmaya başlanmış, Osmanlı hükümeti baskı altında, zayıf, içte ve dışta sayılamayacak kadar problemle uğraşmak zorunda idi. Tarihin her döneminde olduğu gibi Türk devletlerinin zayıf dönemleri onun düşmanlarının kaçırmayacakları harekete geçme ve fırsat dönemidir. Bu sefer de öyle oldu. Ermeniler Türklerin savaşa girmesi ile Rus ordularının Anadolu’ya ilerleyeceklerini, böylece hayallerinin gerçekleşeceğine inanıyorlardı..''[3].
[1] Bektaş, s. 59.
[2] Bektaş, s. 60.
[3] Bektaş, ss. 61-62.

This entry was posted on 4.01.2010 at 02:07 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the .

0 yorum